1.BİLİM ve TEKNOLOJİ
a. İnsanoğlu’nun doğayı tanıması,
b. Doğa ile iç içe yaşama, hayatta kalabilme ve daha iyi yaşayabilme,
c. İlkel kesici aletlerin, ateş ve barutun keşfi, ateşli silahların yapılması,
d. İnsanın yaşadığı doğayı keşfi (yaşadıkları ortamlar). doğanın kurallarını öğrenme ve onunla mücadelesi, bilgi birikimi,
e. Çağlar boyunca bilgi birikiminin katlanarak büyümesi-araştırmalar ve uygulamalar,
f. Sistematik bilginin oluşumu (Bilim),
g. Bilim ve insan ilişkisi, nitelikli insan gücünün oluşturulması,
h. Devlet olgusu ve Bilim Politikalarının gündeme gelmesi,
i. Bilim ve Teknoloji Üretimi
Saptama: Yunan Uygarlığı’ndan günümüze geçen 2500 yıllık dönemde, dünya nüfusu 50, uygarlıkların kullandığı bilgi 10 milyon kat artmıştır.
BİLGİ TOPLUMLARI
Eğitim yoluyla bilimsel düşünceyi yaşam tarzı kabul eden, toplumsal refahı en üst noktaya taşıyan, uluslararası ticari rekabette önemli yeri olan toplumlar --- “Bilgi Toplumları” ------- özellikle elektronik, optik vb. teknolojiler bütünü.
Bilim ve teknoloji üretiminin boyutları; ülkelerin başarılarını gösteren en önemli gösterge ve ekonomik büyümenin değerlendirilmesinde en güvenilir parametreleri oluşturmaktadır.
BİLİM
Bilim (Science) e ilişkin çeşitli tanımlar:
1. Bilim, neyin ne olduğunu tanımlamaktır (Einstein),
2. Bilim, özgür arayış ve eleştiri içeren bir etkinliktir (Yıldırım, 1997),
3. Bilim; bazı olgu veya olay kategorilerine ait iyi düzenlenmiş bilgiler bütünüdür (Meydan Larousse),
4. Bilim; yasarla uygun ve/veya da deneysel yöntemlerle doğrulanmış belirli olgu, konu ya da olay kategorilerine ilişkin bilgileri bir araya getiren tutarlı bütündür (Büyük Larousse),
5. Bilim, nesnel dünyayı ve bu dünyada yer alan olgulara ilişkin tarafsız gözlem ve sistematik deneye dayalı zihinsel etkinliklerin ortak adıdır (Ana Britannica),
6. Bilim, bilinmeyenleri bilinir kılma çabasıdır.
7. Doğru düşünme, sistematik bilgi edinme sanatıdır.
Ülkemizde bilgi sözcüğü, İngilizce’de de üç ayrı anlam taşıyan data, information
knowledge sözcükleriyle aynı anlamda kullanılmaktadır. Ayrıca data yerine “veri” sözcüğü kullanılmaktadır. Veri, ölçüm sonucu elde edilen veya belirlenen gerçekleri ifade etmektedir. Knowledge, okuma dahil farklı yollarla edinilen veya öğrenilenlerin tümüdür (malumat). Enformasyon (information), verinin kendi ilişkileri ilişkilerinin kurulması ve düzenlenmesi sonucunda elde edilmektedir. Bilimsel bilgi türündedir.
TEKNOLOJİ
Teknoloji sözcüğü; Technikos : Sistematik olarak işlem yapma, Logia: Sanat, Bilim sözcüklerinden türemiştir.
Teknoloji tanımları:
1. Teknoloji, yararlı ürünler üretmeye ve yeni ürünler tasarlamaya yarayan bilgiler bütünüdür.
2. Teknoloji, girdileri çıktılara dönüştüren tüm fiziki süreçleri ve bu dönüşüme paralel gerçekleşen toplumsal düzenlemelerin ifadesidir.
3. Üretim faaliyetlerinde kullanılan yol ve yöntemlerin tümü teknolojidir.
4. Teknoloji, teknik bilgiler paketidir.
5. Bilim ve pratik uygulamalarından doğan teknoloji; ürün, süreç, sistem ve servislerin geliştirilmesi, tasarımı, üretimi ve uygulamasında kullanılır (Abetti, 1989).
6. Ticari bir dağer elde etmek için gerçekleştirilen bilimsel uygulamaların tümü, teknolojinin ta kendisidir.
7. Teknoloji, sanayinin çeşitli dallarında kullanılan takımların, işleme usullerinin ve metodlarının incelenmesidir (Meydan Larousse).
8. Teknoloji, teknik bilgi (know how), bilgi (knowledge), buluş (invention) ve yenilik (innovation) gibi doğrudan insan faaliyetlerinin değişik tiplerini içeren bir kısaltma olup, verimlilik, büyüme, istihdam ve rekabet edebilirlik gibi ölçülebilir ekonomik değişkenlerin açıklanmasında önemli bir rol oynar (Archibugi ve Simonetti, 1998).
9. Bilimin, pratik hayatın gereksinimlerinin karşılanmasına, yada insanın çevresini denetleme, biçimlendirme ve değiştirme çabalarına yönelik uygulamaları teknolojiyi ifade eder (Ana Britannica).
10. Bir kişinin yada toplum kesiminin sorun çözme kabiliyetini oluşturan ögelerin her biri, birer teknolojidir (Titiz, 1999).
Üretilen katma değerler içindeki payına göre Teknolojiler:
1. Yüksek,orta,düşük teknoloji,
2. Uygun-uygun olmayan teknoloji,
3. İçerilmiş-içerilmemiş teknolojiler.
Teknoloji, araç ve gereç içinde gömülü bulunan, ancak kendini yeni ürün, süreç ve hizmet biçimlerinde gösteren pratik bir değerdir. Homojen ve statik bir doğaya sahip değildir.
ATATÜRK’ÜN BİLİM VE TEKNOLOJİ YAKLAŞIMI
Saptama:
Atatürkçü Düşünce Sisteminin Türk ulusunca benimsenmesi ve rehber alınması konusunda 1950’ li yıllara kadar artan ivme; özellikle dış güçlerin sömürgecilik faaliyetleriyle sinsi bir şekilde Türk Ulusu ile onun ilerici gücü olan Cumhuriyet aydınları arasına girilerek yavaşlatılmasıyla ülkemiz boyunduruk altına alınmaya çalışılmış ve son amaç olarak ta Kemalist Düşünceye ipotek konularak Cumhuriyetimizi tehdit edilir hale getirilmiştir.
* Mustafa Kemal ATATÜRK’ün, evrensel değerde bir yol gösterici olarak düşüncesinde en önemli yeri oluşturan AKILCILIK (insan aklına ve bilimsel yönteme saygı), çağdaş bilim ışığında ve bilimsel bir yaklaşımla dünyaya ve evrene akıl gözü ile bakıp anlamak biçiminde algılanmaktadır.
* Mustafa Kemal ATATÜRK’ün düşünce sisteminde AKIL ve BİLİM iki temel öge durumundadır.
* Mustafa Kemal ATATÜRK’ün 1924 yılında yapmış olduğu konuşmasından “ Dünyada her şey için, uygarlık için, hayat için, başarı için, en gerçek mürşit ilim ve fendir. İlim ve fennin dışında mürşit aramak gaflettir, cehalettir, delalettir “ sözleri çok anlamlıdır.
* Mustafa Kemal ATATÜRK, düşüncesinin oluşmasında büyük etkisi olan Avrupa’da aydınlama dönemi felsefesini, Büyük Fransız İhtilali düşünsel temelini ve Sanayi Devrimini çok iyi algılamış ve değerlendirmiştir.
* Mustafa Kemal ATATÜRK’e göre toplumlar bilim üretmelidir, bu ifadeyi en iyi “ İlim tercüme ile olmaz, inceleme ile olur ” sözleri ortayla koymaktadır. 1933 Üniversite Reformu’da bu yaklaşımın ürünüdür.
* Mustafa Kemal ATATÜRK’ün manevi mirası, ilim ve akıldır.
Varılan Nokta:
Cumhuriyetimizin her yönüyle gelişmesi ve Türk Ulusu’nun refaha ulaşması, öncelikle kendi gereksinimlerini sağlamak için üretmek ve en iyi şekilde eğitilerek bilim ve aklın ışığında teknolojiye hakim bir durumuna gelmektir.
BİLİM VE TEKNOLOJİ EKSENİNDE CUMHURİYET DÖNEMİ AYDINLANMA HAREKETİ VE EĞİTİM
* 19. Yüzyıl başları……… Orduda görülen modernleşme hareketleri.
* Tanzimat’la birlikte devlet öncülüğünde sivil kurumlara yayılım EĞİTİM alanında olmuştur.
* II.Sultan Abdülhamit’in Eğitim alanındaki “modern bilim ve teknike sahip olmak” fikri gündeme geldi.
* Osmanlı Eğitim Sistemi: Medreseler, Tanzimat sonrası sivil ve askeri okullar, Yabancı okullar ve Katolik ve Protestan ruhban okulları.
* Türklere ayrılmış eğitim, geleneksel din okulları ve batıdan örneklenmiş modern okullar.
* 20. yüzyılda Ziya Gökalp (1876-1924) başta olmak üzere Osmanlı Aydınları, Eğitimde 2 başlı nitelikte ve bağdaşık olmayan bir eğitim yapısını ortaya koydular.
Ulusal ve Cumhuriyetçi Bir Eğitim
Temel özellik: Ümmet anlayışı ve onun geleneksel-dinsel yapısına karşı,
Laik, akılcı ve modern bir nitelikte bir EĞİTİM.
“Fikri hür,vicdanı hür, irfanı hür“ kuşaklar yetiyştirmek.
* 1924’te Tevhid’i Tedrisat Kanunu (Öğretimi Birleştirme Yasası),
* İlk adım, Halifeliğe son vermek, çıkartılan yasa ile geleneksel okullar ve medreseler kapatılır. Katolik ve Protestan okulları da dahil olmak üzere tüm okullar Maarif Vekaleti’ne bağlanır.
* Dinsel eğitimden Ulusal eğitime geçiş ve 1927’de din derseleri, Arapça ve Farsça dersleri okul programlarından çıkartılırlar.
* 1927’de Halk Dershaneleri’nde eğitim ve daha sonrası Millet Mektepleri’nde yeni alfabe ile yeni halk eğitimi.
* 1930’lu yıllarda Halkodaları ve Halkevlerinin açılması.
* 1933’te Cumhuriyet, kendi üniversitesini kendisi yaratır. İstanbul Üniversitesi.
* Hitler rejiminden kaçan bilim adamlarının, özellikle Alman profesörlerin katılımı ile bilimsel yapının güçlenmesi.
* 1946’da Üniversitelere özerkliğin tanınması.
NE YAPILMALI?
Cumhuriyetin gerçek kurumları ile yapılanması çerçevesinde, nüfusun büyük çoğunluğunun kırsal kesimdeki yaşaması gerçeği göz önüne alınarak; Eğitimin aydınlığı ne yapılmalıdır ki kırsal bölgelere kadar yayılmalıdır?
* 17 Nisan 1940’ta bir yasa ile Köy Enstitüleri kurulur ve bu sorulara bu Enstitüler ile yanıt aranır.
EĞİTİMDEKİ AMAÇ NE OLMALIDIR?
· Pratikte öğretmek
· Pratikte öğrenmek
· Denemek
· Üretmek
John Dewey, bir rapor ile bu modeli sistematik bir yapıya ulaştırmaya çalışmıştır.
* 1932 yılında İsmail Hakkı Baltacıoğlu’nun kurguladığı İş ve Üretime dayalı bir eğitim yöntemini içeren “ İçtimai Mektepler “ kuruldu.
* Bu Mektepler, Köy Enstitülerinin fikri kaynaklarını oluşturmuşlardır.
Temel Görüş: Mustafa Kemal ATATÜRK’ün “ Hayatta en hakiki mürşit ilim ve fendir” sözlerinde ifadesini bulan kalkış noktasıdır. Gerçekte, asıl olan, yaşamın Türk Ulusuna dayatmasından başka bir şey değildir.
Bu Tablo, çok partili rejime geçilmesi ve1950’li yıllarda alt üst edilir.
NELER OLDU?
* Tevhid-i Tedrisat Kanunu’nun duvarlarında gerdikler açılır.
* 1949’dan kalkarak okul programlarına din dersleri yeniden sokulur.
* 1982 Anayasası, 12 Eylül sonrası, “Din Kültürü ve Ahlak Öğretimi” zorunlu ders olur. Bu yaptırım altında inanç sisteminin ülkemizdeki çeşitliliği içinde bu dinsel eğitim unsurları bazı sorunları oluşturmaktadır.
GELİNEN NOKTA
Ülkemizde eğitimin tekrar iki başlı hale getirilmesi için popülist politikalarla siyasi iktidarlar sömürüye dayalı çıkar ilişkileri içinde olmuşlardır.
Temel özellik: Ümmet anlayışı ve onun geleneksel-dinsel yapısına karşı,
Laik, akılcı ve modern bir nitelikte bir EĞİTİM.
“Fikri hür,vicdanı hür, irfanı hür“ kuşaklar yetiyştirmek.
* 1924’te Tevhid’i Tedrisat Kanunu (Öğretimi Birleştirme Yasası),
* İlk adım, Halifeliğe son vermek, çıkartılan yasa ile geleneksel okullar ve medreseler kapatılır. Katolik ve Protestan okulları da dahil olmak üzere tüm okullar Maarif Vekaleti’ne bağlanır.
* Dinsel eğitimden Ulusal eğitime geçiş ve 1927’de din derseleri, Arapça ve Farsça dersleri okul programlarından çıkartılırlar.
* 1927’de Halk Dershaneleri’nde eğitim ve daha sonrası Millet Mektepleri’nde yeni alfabe ile yeni halk eğitimi.
* 1930’lu yıllarda Halkodaları ve Halkevlerinin açılması.
* 1933’te Cumhuriyet, kendi üniversitesini kendisi yaratır. İstanbul Üniversitesi.
* Hitler rejiminden kaçan bilim adamlarının, özellikle Alman profesörlerin katılımı ile bilimsel yapının güçlenmesi.
* 1946’da Üniversitelere özerkliğin tanınması.
NE YAPILMALI?
Cumhuriyetin gerçek kurumları ile yapılanması çerçevesinde, nüfusun büyük çoğunluğunun kırsal kesimdeki yaşaması gerçeği göz önüne alınarak; Eğitimin aydınlığı ne yapılmalıdır ki kırsal bölgelere kadar yayılmalıdır?
* 17 Nisan 1940’ta bir yasa ile Köy Enstitüleri kurulur ve bu sorulara bu Enstitüler ile yanıt aranır.
EĞİTİMDEKİ AMAÇ NE OLMALIDIR?
· Pratikte öğretmek
· Pratikte öğrenmek
· Denemek
· Üretmek
John Dewey, bir rapor ile bu modeli sistematik bir yapıya ulaştırmaya çalışmıştır.
* 1932 yılında İsmail Hakkı Baltacıoğlu’nun kurguladığı İş ve Üretime dayalı bir eğitim yöntemini içeren “ İçtimai Mektepler “ kuruldu.
* Bu Mektepler, Köy Enstitülerinin fikri kaynaklarını oluşturmuşlardır.
Temel Görüş: Mustafa Kemal ATATÜRK’ün “ Hayatta en hakiki mürşit ilim ve fendir” sözlerinde ifadesini bulan kalkış noktasıdır. Gerçekte, asıl olan, yaşamın Türk Ulusuna dayatmasından başka bir şey değildir.
Bu Tablo, çok partili rejime geçilmesi ve1950’li yıllarda alt üst edilir.
NELER OLDU?
* Tevhid-i Tedrisat Kanunu’nun duvarlarında gerdikler açılır.
* 1949’dan kalkarak okul programlarına din dersleri yeniden sokulur.
* 1982 Anayasası, 12 Eylül sonrası, “Din Kültürü ve Ahlak Öğretimi” zorunlu ders olur. Bu yaptırım altında inanç sisteminin ülkemizdeki çeşitliliği içinde bu dinsel eğitim unsurları bazı sorunları oluşturmaktadır.
GELİNEN NOKTA
Ülkemizde eğitimin tekrar iki başlı hale getirilmesi için popülist politikalarla siyasi iktidarlar sömürüye dayalı çıkar ilişkileri içinde olmuşlardır.
ÜLKEMİZİN BİLİM VE TEKNOLOJİ POLİTİKALARI
1. MUSTAFA KEMAL ATATÜRK DÖNEMİNDE BİLİM VE TEKNOLOJİ POLİTİKALARI
* Cumhuriyetimizin ilk yılları, Kurtuluş Savaşı sonrası ülkenin yeniden imarı ve topyekün varoluş mücadelesi.
* Sınırlı ve dar kadrolu insan gücü ile ileriye yönelik kalıcı olabilecek politikaları üretmeye çalışmak.
* İlk kalkış noktaları: Öncelikle okur-yazarlığa önem vermek, eğitimin her kademesinde nitelik ve sayısal bakımdan çağdaş düzeyi yakalamaya çalışma çabaları.
* 1923 yılı I. İzmir İktisat Kongresi toplandı. Ülkemizin sanayileşmiş ülkeler arasında almasını sağlayacak politikaların oluşturulmasına yönelik ilk kongre.
* 1923-1929 yılları arasında sanayileşme hamlesinin başlatılması için özel girişimciliğe öncelik tanınması, teşvik görmesi ve korunması (ancak özel sektörün yeterli sermaye birikimine sahip olmaması bu teşviklerden sonuç alınmamıştır).
* Atatürk’ün “ Dünyada her şey için, uygarlık için, hayat için, başarı için, en gerçek mürşit ilim ve fendir. İlim ve fennin dışında mürşit aramak gaflettir, cehalettir, delalettir “ hedefleri, ülkemizin geleceğini belirleyecek bilim ve teknoloji tercihleri için bir temel oluşturacaktır.
* Bilim ve Teknoloji üreten yeni kurumların ortaya çıkması vebunların yaygınlaştırılması hedeflerine göre, 1933’teki Üniversitelerin yeni bir kanun ile Cumhuriyet Üniversiteleri olarak yeniden kurgulanmaları ve bazı yeni araştırma kurumları;
- Makine ve Kimya Endüstrisi Kurumu (MKEK)(1921),
- Şeker Araştırma Enstitüsü (1932),
- Maden Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğü (MTA)(1935),
- Türkiye Atom Enerjisi Kurumu (TAEK)(1957),
- Türk Standartlar Enstitüsü (TSE)(1960),
- Türkiye Bilimsel ve Teknik Araştırma Kurumu (TÜBİTAK)(1963),
- PTT-Araştırma laboratuarı (ARLA)(1965),
- TÜBİTAK Marmara Araştırma Merkezi (MAM)(1972),
- Savunma Sanayileri Araştırma ve Geliştirme Enstitüsü (SAGE)(1972),
- Sümerbank Araştırma, Geliştirme ve Eğitim Merkezi (SAGEM)(1972),
- Savunma Sanayi Müsteşarlığı (SSM)(1986),
- Türkiye Teknoloji Geliştirme Vakfı (TTGV)(1991),
- Türkiye Bilimler Akademisi (TUBA) (1993).
* Yurtdışında yüksek lisans yapmak üzere öğrencilerin okutulmasına ilişkin 1416 sayılı Kanun Atatürk’ün mirasıdır. Bu yol ile Cumhuriyet’in ilk bilim insanları olarak bu gençler, geleceğe yönelik teknik ve bilisel konularda raporlar oluşturmuşlardır.
* 1929 yılında tüm ülkeleri etkisi altına alan “Dünya Ekonomik Krizi” ülkemizi de etkilemiş ve özel sektör çizgili sanayi oluşumlarının başarısız olması nedeniyle “devletçi politikalara ağırlık verilmiştir.
* 1933 I. Sarayi ve 1936 II. Sanayi Planlarına dayanılarak Kamu İktisadi Teşebbüsleri (KİT) ile Devlet İktisadi İşletmeleri kurulmuştur. 1933 ‘te Sümerbank, Devlet İmalat Sanayii’nin ilk örneklerindendir.
* Yeni demiryolu güzergahların oluşturulması ve karayollarında yapılan iyileştirmeler ile yeni fabrikaların kurulması.
1. MUSTAFA KEMAL ATATÜRK DÖNEMİNDE BİLİM VE TEKNOLOJİ POLİTİKALARI
* Cumhuriyetimizin ilk yılları, Kurtuluş Savaşı sonrası ülkenin yeniden imarı ve topyekün varoluş mücadelesi.
* Sınırlı ve dar kadrolu insan gücü ile ileriye yönelik kalıcı olabilecek politikaları üretmeye çalışmak.
* İlk kalkış noktaları: Öncelikle okur-yazarlığa önem vermek, eğitimin her kademesinde nitelik ve sayısal bakımdan çağdaş düzeyi yakalamaya çalışma çabaları.
* 1923 yılı I. İzmir İktisat Kongresi toplandı. Ülkemizin sanayileşmiş ülkeler arasında almasını sağlayacak politikaların oluşturulmasına yönelik ilk kongre.
* 1923-1929 yılları arasında sanayileşme hamlesinin başlatılması için özel girişimciliğe öncelik tanınması, teşvik görmesi ve korunması (ancak özel sektörün yeterli sermaye birikimine sahip olmaması bu teşviklerden sonuç alınmamıştır).
* Atatürk’ün “ Dünyada her şey için, uygarlık için, hayat için, başarı için, en gerçek mürşit ilim ve fendir. İlim ve fennin dışında mürşit aramak gaflettir, cehalettir, delalettir “ hedefleri, ülkemizin geleceğini belirleyecek bilim ve teknoloji tercihleri için bir temel oluşturacaktır.
* Bilim ve Teknoloji üreten yeni kurumların ortaya çıkması vebunların yaygınlaştırılması hedeflerine göre, 1933’teki Üniversitelerin yeni bir kanun ile Cumhuriyet Üniversiteleri olarak yeniden kurgulanmaları ve bazı yeni araştırma kurumları;
- Makine ve Kimya Endüstrisi Kurumu (MKEK)(1921),
- Şeker Araştırma Enstitüsü (1932),
- Maden Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğü (MTA)(1935),
- Türkiye Atom Enerjisi Kurumu (TAEK)(1957),
- Türk Standartlar Enstitüsü (TSE)(1960),
- Türkiye Bilimsel ve Teknik Araştırma Kurumu (TÜBİTAK)(1963),
- PTT-Araştırma laboratuarı (ARLA)(1965),
- TÜBİTAK Marmara Araştırma Merkezi (MAM)(1972),
- Savunma Sanayileri Araştırma ve Geliştirme Enstitüsü (SAGE)(1972),
- Sümerbank Araştırma, Geliştirme ve Eğitim Merkezi (SAGEM)(1972),
- Savunma Sanayi Müsteşarlığı (SSM)(1986),
- Türkiye Teknoloji Geliştirme Vakfı (TTGV)(1991),
- Türkiye Bilimler Akademisi (TUBA) (1993).
* Yurtdışında yüksek lisans yapmak üzere öğrencilerin okutulmasına ilişkin 1416 sayılı Kanun Atatürk’ün mirasıdır. Bu yol ile Cumhuriyet’in ilk bilim insanları olarak bu gençler, geleceğe yönelik teknik ve bilisel konularda raporlar oluşturmuşlardır.
* 1929 yılında tüm ülkeleri etkisi altına alan “Dünya Ekonomik Krizi” ülkemizi de etkilemiş ve özel sektör çizgili sanayi oluşumlarının başarısız olması nedeniyle “devletçi politikalara ağırlık verilmiştir.
* 1933 I. Sarayi ve 1936 II. Sanayi Planlarına dayanılarak Kamu İktisadi Teşebbüsleri (KİT) ile Devlet İktisadi İşletmeleri kurulmuştur. 1933 ‘te Sümerbank, Devlet İmalat Sanayii’nin ilk örneklerindendir.
* Yeni demiryolu güzergahların oluşturulması ve karayollarında yapılan iyileştirmeler ile yeni fabrikaların kurulması.
2. 1938-1950 YILLARINDA BİLİM VE TEKNOLOJİ POLİTİKALARI
* Atatürk’ün ölümünden 50’li yıllara gelindiğinde, Bilim ve Teknoloji politikalarının gereği başlatılan ilk alt yapı oluşumlarına yeterince sahip çıkılmamıştır. II. Sanayi Planı, 2. Dünya Savaşı koşulları nedeniyle uygulamaya konulamamıştır.
* Yeni konulan Varlık ve Muamele Vergileri gibi vergiler, teknoloji üretiminden henüz yoksun olan sanayinin gelişmesini durdurmuştur.
* Teşvik-i Sanayi Kanunu 1942 yılında tamamen ortadan kaldırılmıştır.
* 1946’da 4936 sayılı Üniversite Kanunu ile çok sayıda üniversite mensubu yurt dışında araştırma ve eğitim yapma olanağı bulmuştur. Üniversite sayısı üçe çıkmıştır.
* Atatürk’ün ölümünden 50’li yıllara gelindiğinde, Bilim ve Teknoloji politikalarının gereği başlatılan ilk alt yapı oluşumlarına yeterince sahip çıkılmamıştır. II. Sanayi Planı, 2. Dünya Savaşı koşulları nedeniyle uygulamaya konulamamıştır.
* Yeni konulan Varlık ve Muamele Vergileri gibi vergiler, teknoloji üretiminden henüz yoksun olan sanayinin gelişmesini durdurmuştur.
* Teşvik-i Sanayi Kanunu 1942 yılında tamamen ortadan kaldırılmıştır.
* 1946’da 4936 sayılı Üniversite Kanunu ile çok sayıda üniversite mensubu yurt dışında araştırma ve eğitim yapma olanağı bulmuştur. Üniversite sayısı üçe çıkmıştır.
3. 1950-1960 YILLARI ARASINDA BİLİM VE TEKNOLOJİ POLİTİKALARI
* ODTÜ, Ege ve Atatürk Üniversiteleri kurulmuştur. Üniversitelerden mezun elemanların, özel sektördeki iş olanaklarıyla kurulan sağlıklı ilişkiler, teknoloji transferi politikaları için olumlu bir durum oluşturmuştur.
* Özel sektörü destekleyici “Türk Sanayi Kalkınma Bankası” nın kurulması.
* Sistemli bir Bilim ve Teknoloji Politikası oluşturulamamıştır. ABD’den sağlanan Marshal yardımlarının kullanılması, ABD ve bunun gibi bazı ülkelerin önerileri ve kredi verme taleplerinin olması.
* 1958’li yıllardaki yeni ekonomik krizin ortaya çıkmasıyla yeni bilim ve teknoloji politikalarının üretilmesi olanaklı olmamıştır.
* ODTÜ, Ege ve Atatürk Üniversiteleri kurulmuştur. Üniversitelerden mezun elemanların, özel sektördeki iş olanaklarıyla kurulan sağlıklı ilişkiler, teknoloji transferi politikaları için olumlu bir durum oluşturmuştur.
* Özel sektörü destekleyici “Türk Sanayi Kalkınma Bankası” nın kurulması.
* Sistemli bir Bilim ve Teknoloji Politikası oluşturulamamıştır. ABD’den sağlanan Marshal yardımlarının kullanılması, ABD ve bunun gibi bazı ülkelerin önerileri ve kredi verme taleplerinin olması.
* 1958’li yıllardaki yeni ekonomik krizin ortaya çıkmasıyla yeni bilim ve teknoloji politikalarının üretilmesi olanaklı olmamıştır.
4. PLANLI DÖNEM BİLİM VE TEKNOLOJİ POLİTİKALARI
* 1961’de Devlet Planlama Teşkilatı (DPT) faaliyete geçti (ilk plan 1963).
1960-1979….İthal ikamesine yönelik politikalar,
1980-2000….dışa açık ihracata yönelik sanayileşme politikaları.
* Sermaye-Teknoloji-Yetişmiş İnsan potansiyeli üç ana unsuruna yeterli derecede sahip olmayan ülke, İthal Teknoloji’ye dayalı asanayileşme modelini seçmiştir.
* DPT planları, 1963’ten 1996’ya kadar yedi adet Beş Yıllık Planı devreye soktu, Ar-Ge ile bilimsel ve teknoloji politikalarına yeni bir bakışın getirilmesine çaba gösterildi.
* 1961’de Devlet Planlama Teşkilatı (DPT) faaliyete geçti (ilk plan 1963).
1960-1979….İthal ikamesine yönelik politikalar,
1980-2000….dışa açık ihracata yönelik sanayileşme politikaları.
* Sermaye-Teknoloji-Yetişmiş İnsan potansiyeli üç ana unsuruna yeterli derecede sahip olmayan ülke, İthal Teknoloji’ye dayalı asanayileşme modelini seçmiştir.
* DPT planları, 1963’ten 1996’ya kadar yedi adet Beş Yıllık Planı devreye soktu, Ar-Ge ile bilimsel ve teknoloji politikalarına yeni bir bakışın getirilmesine çaba gösterildi.
1. Plan Dönemi (1963-1967)
* Tarım ve Sanayi de dengeli bir gelişme döneminde dışa bağımlılık azaltılmaya çalışıldı ve istihdam artışının gerçekleştirilmesi hedeflendi.
* Yüksek öğretimde öğretim üyesi ve araştırıcı sayısını arttırmak için, montaja dayalı olmayan özgün teknoloji üretimine yönelik olarak 3000 doktora öğrencisinin yurtdışında öğrenim yapması düşünülmüş ancak 500 kişi gönderilebilmiştir.
* Bu plan döneminde, ülkemizde bilimsel ve teknolojik araştırma yapmak ve yeni politikalar üretmek için 1969 yılında TÜBİTAK‘ ın kurulmasına karar verilmiştir.
* Sanayi yatırımlarının sınırlı da olsa devreye girmesiyle, belli eğitim kuruluşları ve merkezler oluşturulmuştur (1965 yılında Milli Prodüktivite Merkezi) (MPM).
* Tarım ve Sanayi de dengeli bir gelişme döneminde dışa bağımlılık azaltılmaya çalışıldı ve istihdam artışının gerçekleştirilmesi hedeflendi.
* Yüksek öğretimde öğretim üyesi ve araştırıcı sayısını arttırmak için, montaja dayalı olmayan özgün teknoloji üretimine yönelik olarak 3000 doktora öğrencisinin yurtdışında öğrenim yapması düşünülmüş ancak 500 kişi gönderilebilmiştir.
* Bu plan döneminde, ülkemizde bilimsel ve teknolojik araştırma yapmak ve yeni politikalar üretmek için 1969 yılında TÜBİTAK‘ ın kurulmasına karar verilmiştir.
* Sanayi yatırımlarının sınırlı da olsa devreye girmesiyle, belli eğitim kuruluşları ve merkezler oluşturulmuştur (1965 yılında Milli Prodüktivite Merkezi) (MPM).
2. Plan Dönemi (1968-1972)
* DPT kamu kaynaklarının sanayicinin gereksinimleri olan uygulamalı araştırmalar yerine temel akademik nitelikteki araştırmalara yönelmiştir.
* Üniversiteler yapmaları gereken Ar-Ge faaliyetleri yerine, temel araştırmalara yöneldiler.
* Sanayi bir derecede tarımın önünde olup, aramaların üretimi yapılmıştır.
* Yurtiçinde 2000 gencin eğitilmesi planlandı. Özel sektörde Ar-Ge faaliyetleri deseeteklendi, TÜBİTAK yeni Ar-Ge birimleri kuruldu.
* Belli bir amaca yönelik teknoloji transferi yapılmamıştır.
* DPT kamu kaynaklarının sanayicinin gereksinimleri olan uygulamalı araştırmalar yerine temel akademik nitelikteki araştırmalara yönelmiştir.
* Üniversiteler yapmaları gereken Ar-Ge faaliyetleri yerine, temel araştırmalara yöneldiler.
* Sanayi bir derecede tarımın önünde olup, aramaların üretimi yapılmıştır.
* Yurtiçinde 2000 gencin eğitilmesi planlandı. Özel sektörde Ar-Ge faaliyetleri deseeteklendi, TÜBİTAK yeni Ar-Ge birimleri kuruldu.
* Belli bir amaca yönelik teknoloji transferi yapılmamıştır.
3. Plan Dönemi (1973-1977)
* İleri teknoloji sanayileşme için şarttır, teknoloji transferini sağlayacak, teknolojik buluşları sağlayacak, bilgi akışını yürütecek ve teknolojinin yurt içinde üretilmesini sağlayacak gerekli alt yapı bulunmamaktadır.
* Yüksek öğretimde gerekli araştırmaların yapılması için olanakların sınırlı olması ve yetişmiş insan gücünün olmaması, ithal edilen ileri teknolojilerin ülke şartlarına uyarlanmasını olanaksız kılmıştır.
* 1975 ve 1976’da yeni üniversiteler açılmıştır, yeni doktora öğrencilerinin yurt dışına eğitilmek üzere gönderilmesi tekrar gündeme alınmış ancak, daha önce ilk 2 plan döneminden gidenlerin büyük bir bölümü yurda dönmemiştir.
* AET ‘ye katılma dışa açılma, dış rekabete hazırlık, kamu öncülüğünde hızlı büyüme ve özel sektöre dayanıklı tüketim mallarının üretilmesinin teşvik edilmesi hedeflenmiştir.
* Planlı, teknoloji ithali ve transferi ve de yabancı sermayenin girmesi hedeflenmiştir. Başarı sağlanamamıştır.
* İleri teknoloji sanayileşme için şarttır, teknoloji transferini sağlayacak, teknolojik buluşları sağlayacak, bilgi akışını yürütecek ve teknolojinin yurt içinde üretilmesini sağlayacak gerekli alt yapı bulunmamaktadır.
* Yüksek öğretimde gerekli araştırmaların yapılması için olanakların sınırlı olması ve yetişmiş insan gücünün olmaması, ithal edilen ileri teknolojilerin ülke şartlarına uyarlanmasını olanaksız kılmıştır.
* 1975 ve 1976’da yeni üniversiteler açılmıştır, yeni doktora öğrencilerinin yurt dışına eğitilmek üzere gönderilmesi tekrar gündeme alınmış ancak, daha önce ilk 2 plan döneminden gidenlerin büyük bir bölümü yurda dönmemiştir.
* AET ‘ye katılma dışa açılma, dış rekabete hazırlık, kamu öncülüğünde hızlı büyüme ve özel sektöre dayanıklı tüketim mallarının üretilmesinin teşvik edilmesi hedeflenmiştir.
* Planlı, teknoloji ithali ve transferi ve de yabancı sermayenin girmesi hedeflenmiştir. Başarı sağlanamamıştır.
4. Plan Dönemi (1979-1983)
Bu plan döneminin ana konuları (DPT, 1979):
* TUBİTAK’ ın bilim ve teknoloji politikaları konusunda beklenilen katkıyı koyamaması,
* Ar-Ge faaliyetlerine ayrılan kaynakların yetersizliği ve GSMH oranına düşüklüğü,
* Ar-Ge kuruluşları ile sanayi arasında organik bağın kurulamaması,
* Sanayi politikalarının yönetiminde kurumlararası eşgüdümün sağlanamaması,
* Teknolojinin ivedi bir şekilde özümsenmemiş olması,
* Paket teknolojiler yerine Aranan teknolojilere ağırlık verilmesi .
Ağır kriz dönemi için “24 Ocak 1980 Ekonomik Kararları” devreye sokulmuştur.
Bu plan döneminin ana konuları (DPT, 1979):
* TUBİTAK’ ın bilim ve teknoloji politikaları konusunda beklenilen katkıyı koyamaması,
* Ar-Ge faaliyetlerine ayrılan kaynakların yetersizliği ve GSMH oranına düşüklüğü,
* Ar-Ge kuruluşları ile sanayi arasında organik bağın kurulamaması,
* Sanayi politikalarının yönetiminde kurumlararası eşgüdümün sağlanamaması,
* Teknolojinin ivedi bir şekilde özümsenmemiş olması,
* Paket teknolojiler yerine Aranan teknolojilere ağırlık verilmesi .
Ağır kriz dönemi için “24 Ocak 1980 Ekonomik Kararları” devreye sokulmuştur.
5. Plan Dönemi (1985-1989)
* Ar-Ge faaliyetlerinin önceden belirlenmiş hedeflere yönlendirilmesi teknoloji transferi ve seçimi çalışmalarına ağırlık verilmesi,
* Dünyadaki tekno-ekonomik değişim eğilimine bağlı olarak hızla ticari boyutu ön plana çıkan bilgiye dayalı yeni ekonomik yapının oluşturulması,
* Atılan adımlar; otoyol inşaatları, yeni teknolojik donanımın kurulması, bazı enerji santrallerinin kurulması, alt yapının güçlendirilmesi.
* 92 adet birincil öncelikli ve 92 adet ikincil öncelikli teknoloji alanları belirlenmiştir: enerji, entegre devreli cihaz, mikro donanımın yazılımı, sanayide performansın arttırılması, kaliteli çelik alaşımları, tarımda üretim gibi temel konular.
* Saptamalara rağmen, ülkemizde geleneksel emek-yoğun teknolojilerle sanayi üretiminin gerçekleştirilmesi yoluna gidilmiştir.
* KİT’ler özelleştirilememiştir.
* Ar-Ge faaliyetlerinin önceden belirlenmiş hedeflere yönlendirilmesi teknoloji transferi ve seçimi çalışmalarına ağırlık verilmesi,
* Dünyadaki tekno-ekonomik değişim eğilimine bağlı olarak hızla ticari boyutu ön plana çıkan bilgiye dayalı yeni ekonomik yapının oluşturulması,
* Atılan adımlar; otoyol inşaatları, yeni teknolojik donanımın kurulması, bazı enerji santrallerinin kurulması, alt yapının güçlendirilmesi.
* 92 adet birincil öncelikli ve 92 adet ikincil öncelikli teknoloji alanları belirlenmiştir: enerji, entegre devreli cihaz, mikro donanımın yazılımı, sanayide performansın arttırılması, kaliteli çelik alaşımları, tarımda üretim gibi temel konular.
* Saptamalara rağmen, ülkemizde geleneksel emek-yoğun teknolojilerle sanayi üretiminin gerçekleştirilmesi yoluna gidilmiştir.
* KİT’ler özelleştirilememiştir.
6. Plan Dönemi (1990-1994)
* “ Bilgi Toplumu “ olma yolunda; 10.000 kişiye düşen araştırmacı sayısının 15’e çıkarılması ve Ar-Ge harcamalarının GSMH’nın %1’ine çıkarılması temellerinde “ Bilim ve Teknoloji Hedefi” belirlenmiştir, “ Türk Patent Enstitüsü Kanunu “ çıkarılmıştır.
* “ Bilim ve Teknoloji Yüksek Kurulu “ na işlerlilik kazandırmak, bilgi ağlarıyla iletişimin en üst düzeye çıkartılması için Bilgi Teknolojilerinin rekabet gücünü oluşturan “ Yazılım Endüstrisi” nin oluşturulması planlanmıştır.
* Türk Ekonomisinin içine girdiği krizin aşılması için 5 Nisan 1994 Kararları alınmıştır. Bilim ve Teknoloji politikalarının oluşturulması önemli ölçüde ertelenmiştir.
* “Küreselleşme” sürecine girilmesi sonucu önemli beklentilerin olduğu ”Yazılım Sektörü” oluşturulması hedefine ulaşılamamıştır.
* “ Bilgi Toplumu “ olma yolunda; 10.000 kişiye düşen araştırmacı sayısının 15’e çıkarılması ve Ar-Ge harcamalarının GSMH’nın %1’ine çıkarılması temellerinde “ Bilim ve Teknoloji Hedefi” belirlenmiştir, “ Türk Patent Enstitüsü Kanunu “ çıkarılmıştır.
* “ Bilim ve Teknoloji Yüksek Kurulu “ na işlerlilik kazandırmak, bilgi ağlarıyla iletişimin en üst düzeye çıkartılması için Bilgi Teknolojilerinin rekabet gücünü oluşturan “ Yazılım Endüstrisi” nin oluşturulması planlanmıştır.
* Türk Ekonomisinin içine girdiği krizin aşılması için 5 Nisan 1994 Kararları alınmıştır. Bilim ve Teknoloji politikalarının oluşturulması önemli ölçüde ertelenmiştir.
* “Küreselleşme” sürecine girilmesi sonucu önemli beklentilerin olduğu ”Yazılım Sektörü” oluşturulması hedefine ulaşılamamıştır.
7. Plan Dönemi (1996-2000)
* Bilim ve Teknoloji Projeleri Atılım Projesi oluşturulmuştur ve 20 proje öngörülmüştür.
* Bilim ve Teknoloji Yüksek Kurulu, 1997 toplantısı: Ulakbim projesi, Bilgi Otoyolları altyapı projesi, KOBİ’lerin geliştirilmesi.
* Ulusal Akademik Ağ’ın kuruluşu ve 2000 yıılında 75000 öğretim elemanının istihdamı öngörülmüştür ve hedefe ulaşılamamıştır.
* Üniversite-Sanayi-Devlet işbirliği konusunda gelişmeler sağlanamamıştır.
* Türkiye Akreditasyon Kurumu (TÜRKAK) kurulmuştur.
* Üniversitelerde akademik personelin Ar-Ge faaliyetlerine katılımının sağlanmasına yönelik yasal düzenlemeler yapılamamıştır.
* Bilim ve Teknoloji Projeleri Atılım Projesi oluşturulmuştur ve 20 proje öngörülmüştür.
* Bilim ve Teknoloji Yüksek Kurulu, 1997 toplantısı: Ulakbim projesi, Bilgi Otoyolları altyapı projesi, KOBİ’lerin geliştirilmesi.
* Ulusal Akademik Ağ’ın kuruluşu ve 2000 yıılında 75000 öğretim elemanının istihdamı öngörülmüştür ve hedefe ulaşılamamıştır.
* Üniversite-Sanayi-Devlet işbirliği konusunda gelişmeler sağlanamamıştır.
* Türkiye Akreditasyon Kurumu (TÜRKAK) kurulmuştur.
* Üniversitelerde akademik personelin Ar-Ge faaliyetlerine katılımının sağlanmasına yönelik yasal düzenlemeler yapılamamıştır.
8. Plan Dönemi (2001-2005)
* Plan hedefleri: Bilgi toplumu haline gelinmesi, fiziki, insan ve hukuki altyapıların geliştirilerek bilimsel ve teknolojik araştırma düzeyinin yükseltilmesi, Ar-Ge faaliyetlerine ayrılan payın %1.5 düzeyine yükseltilmesi.
* Öncelikli alanlar: Biyoteknoloji, gen mühendisliği, yazılım, bilgi ve iletişim teknolojileri, yeni malzemeler, uzay ve bilim teknolojileri, nükleer teknoloji, denizlerden ve denizaltlarından yararlanma teknolojileri, temiz enerji teknolojileri.
* Teknoloji Geliştirme Bölgeleri, Üniversite-Sanayi Ortak Araştırma Merkezleri ve Endüstri Parklarının kurulmasına ilişkin düzenlemelerinin yapılması.
* Yerli kaynakların harekete geçirilmesi ve verimli kullanılarak yerli üretimin arttırılması hedefi.
* Plan hedefleri: Bilgi toplumu haline gelinmesi, fiziki, insan ve hukuki altyapıların geliştirilerek bilimsel ve teknolojik araştırma düzeyinin yükseltilmesi, Ar-Ge faaliyetlerine ayrılan payın %1.5 düzeyine yükseltilmesi.
* Öncelikli alanlar: Biyoteknoloji, gen mühendisliği, yazılım, bilgi ve iletişim teknolojileri, yeni malzemeler, uzay ve bilim teknolojileri, nükleer teknoloji, denizlerden ve denizaltlarından yararlanma teknolojileri, temiz enerji teknolojileri.
* Teknoloji Geliştirme Bölgeleri, Üniversite-Sanayi Ortak Araştırma Merkezleri ve Endüstri Parklarının kurulmasına ilişkin düzenlemelerinin yapılması.
* Yerli kaynakların harekete geçirilmesi ve verimli kullanılarak yerli üretimin arttırılması hedefi.
BİLİM VE TEKNOLOJİ YÜKSEK KURULU (BTYK)
1983 yılında Türk Bilim ve Teknoloji Sistemi içinde en üst düzeyde politikaları belirlemek için kurulan bir organdır.
Görevleri:
* Uzun erimli bilim ve teknoloji politikalarının belirlenmesinde hükümete yardımcı olmak,
* Ar-Ge hedeflerini belirlemek,
* Ar-Ge alanlarını belirlemek,
* Ar-Ge kuruluşlarını belirlemek,
* Özel sektörle ilgili teşvik edici ve düzenleyici olmak,
* Araştırıcı insan gücünün yetiştirilmesine yardımcı olmak,
* Özel kuruluşları Ar-Ge merkezleri kurma konusunda yönlendirmek,
* Sektörler arasında korelasyonu sağlamak.
1983 yılında Türk Bilim ve Teknoloji Sistemi içinde en üst düzeyde politikaları belirlemek için kurulan bir organdır.
Görevleri:
* Uzun erimli bilim ve teknoloji politikalarının belirlenmesinde hükümete yardımcı olmak,
* Ar-Ge hedeflerini belirlemek,
* Ar-Ge alanlarını belirlemek,
* Ar-Ge kuruluşlarını belirlemek,
* Özel sektörle ilgili teşvik edici ve düzenleyici olmak,
* Araştırıcı insan gücünün yetiştirilmesine yardımcı olmak,
* Özel kuruluşları Ar-Ge merkezleri kurma konusunda yönlendirmek,
* Sektörler arasında korelasyonu sağlamak.
TÜRK BİLİM VE TEKNOLOJİ POLİTİKALARI İLE İLGİLİ DEĞERLENDİRME
* 1923-1938’li yıllar arasında Atatürk’ün çağdaş Üniversitenin kurulması ülküsü ve reformları temelinde sınırlı koşulları en iyi şekilde değerlendirerek bilim ve teknoloji politikalarının hedeflerinin ortaya konulması başarıyla uygulanmıştır.
* DPT ve TUBİTAK’ ın kurulmasıyla birlikte oluşturulan plan ve projeler ile istenilen bilim ve teknoloji birikimi sağlanmaya çalışılmıştır.
* Türk Bilim Politikası 1983-2000 Yıl Belgesi’nde ilk olarak bilim politikaları ana hatlarıyla ortaya konulmuştur. Siyasi iradenin politikası ve kurumsal altyapı yetersizlikleri nedeniyle uygulamalara gidilememiştir. Ayrıca BTYK’da gerekli koşulların sağlanamadığı görülmektedir.
* 1989’da SSCB’nin dağılımı ve Doğu Bloku ülkelerinin çözülmesi sürecinde binlerce nitelikli bilim adamının ülkemizde istihdamının sağlanamaması nedeniyle büyük bir tarihi olanaktan yararlanılamamıştır.
* Ar-Ge yardımlarının koordine edilmesi için destek istenilen projelerin kabulü ve kaynakların tahsisinde Türkiye Teknoloji Geliştirme Vakfı (TTGV) nın olumlu katkıları olmuştur.
* 1923-1938’li yıllar arasında Atatürk’ün çağdaş Üniversitenin kurulması ülküsü ve reformları temelinde sınırlı koşulları en iyi şekilde değerlendirerek bilim ve teknoloji politikalarının hedeflerinin ortaya konulması başarıyla uygulanmıştır.
* DPT ve TUBİTAK’ ın kurulmasıyla birlikte oluşturulan plan ve projeler ile istenilen bilim ve teknoloji birikimi sağlanmaya çalışılmıştır.
* Türk Bilim Politikası 1983-2000 Yıl Belgesi’nde ilk olarak bilim politikaları ana hatlarıyla ortaya konulmuştur. Siyasi iradenin politikası ve kurumsal altyapı yetersizlikleri nedeniyle uygulamalara gidilememiştir. Ayrıca BTYK’da gerekli koşulların sağlanamadığı görülmektedir.
* 1989’da SSCB’nin dağılımı ve Doğu Bloku ülkelerinin çözülmesi sürecinde binlerce nitelikli bilim adamının ülkemizde istihdamının sağlanamaması nedeniyle büyük bir tarihi olanaktan yararlanılamamıştır.
* Ar-Ge yardımlarının koordine edilmesi için destek istenilen projelerin kabulü ve kaynakların tahsisinde Türkiye Teknoloji Geliştirme Vakfı (TTGV) nın olumlu katkıları olmuştur.
SONUÇLAR
* Özellikle Atatürk’ün ölümüne kadar yapılmış olan ulusça verilen topyekün varoluş mücadelesi içinde, bilim ve teknoloji politikası bağlamında, sınırlı sayıda gelişmiş insan gücünü oluşturan, yurt dışına eğitim için gönderilen genç araştırmacıların ülkemize döndüklerinde katkıları oldukça fazla olmuştur.
* 1938-1950 yılları arasındaki dönemde, yine 2.Dünya Savaşı’nda Nazizm’den kaçarak ülkemize gelen çoğunluğunu Alman bilim insanlarının oluşturduğu potansiyel ülkemizde bilim ve teknoloji politikalarının oluşturulmasında önemli katkıları olmuştur.
* 1950-1960 yılları arasındaki çok partili rejime geçiş ve DP iktidarının yönetime gelmesiyle, özellikle ABD ve Avrupa kökenli dış mihrakların; ülkemizdeki gelişimi baltalayıcı ve tamamen dış sermaye odaklı yapılanmalara çanak tutucu biçimde ithal teknolojilere ve montaj sanayiine güdümlü bir sanayileşme politikasının gerçekleştirilmesine yönelik uygulamaları çerçevesinde Türkiye Cumhuriyeti’nin bağımsızlığını tehdit edici oyunlarla sahneye koymaya başlamışlardır.
* 1960-1980 yılları arasındaki süreçlerde, dünya ölçeğindeki ekonomik krizlere koşut olarak, dışa bağımlı ve tamamen hazır teknoloji ithaline ulaşabilmek için sadece planlar aşamasında kalan bilim ve teknoloji politikalarına üretmeye yönelik çabalar gösterilmiştir.
* 1980’den günümüze kadar gelinen süreçte ise, ülkenin dışa bağımlı ekonomi politikalarla, tamamen ABD ve gelişmiş ülkelerin güdümünde, yeni teknolojilerin üretiminden çok uzak, bilim ve teknoloji politikaları için yapılan ve hayata geçirilemeyen planlarla uyutma politikaları izlenerek hiçbir sonuca ulaşılamamıştır.
* Siyasi iktidarlar, son gelinen noktada gerçekte bilim üretimi üzerine kurulmuş olan üniversitelerimizin gelişimini bir bakıma engelleyerek, oluşturdukları yeni vakıf ve özel üniversitelerle, tamamen dışa bağımlı sermayenin ve IMF politikalarının güdümünde kendilerinin ve dış güçlerin hizmetinde kullanma çabaları içinde olmuşlar ve Türk Ulusu’nun gelişimi ve refahı için gerekli çabaları göstermemişlerdir.
* Yetişmiş insan gücü olarak, dış ülkelere gönderilmiş olan araştırmacılar ve öğretim üyelerinin çalışmalarını tamamlayarak geri dönmeleri, bilim ve teknoloji politikalarının oluşturulmasına katkıları beklenirken, bunların büyük bir çoğunluğu dış ülkelerden yapılan cazip teklifler ile dış güçlerin boyunduruğu altına girmişler ve bu durum da, dünyamızın Küreselleşme histerisi içinde bulunduğu kaotik dönem içinde ülkemize atılan büyük bir kazık olmuştur.
* Son noktada, ABD ve gelişmiş ekonomiye sahip batı ülkelerinin acımasızca ülkemizde oynadıkları ve hala oynamaya devam ettikleri oyunlarla, ülkemize özgü bilim ve teknoloji politikaları oluşturamaz durumda bir konuma gelinmiştir.
* Özellikle Atatürk’ün ölümüne kadar yapılmış olan ulusça verilen topyekün varoluş mücadelesi içinde, bilim ve teknoloji politikası bağlamında, sınırlı sayıda gelişmiş insan gücünü oluşturan, yurt dışına eğitim için gönderilen genç araştırmacıların ülkemize döndüklerinde katkıları oldukça fazla olmuştur.
* 1938-1950 yılları arasındaki dönemde, yine 2.Dünya Savaşı’nda Nazizm’den kaçarak ülkemize gelen çoğunluğunu Alman bilim insanlarının oluşturduğu potansiyel ülkemizde bilim ve teknoloji politikalarının oluşturulmasında önemli katkıları olmuştur.
* 1950-1960 yılları arasındaki çok partili rejime geçiş ve DP iktidarının yönetime gelmesiyle, özellikle ABD ve Avrupa kökenli dış mihrakların; ülkemizdeki gelişimi baltalayıcı ve tamamen dış sermaye odaklı yapılanmalara çanak tutucu biçimde ithal teknolojilere ve montaj sanayiine güdümlü bir sanayileşme politikasının gerçekleştirilmesine yönelik uygulamaları çerçevesinde Türkiye Cumhuriyeti’nin bağımsızlığını tehdit edici oyunlarla sahneye koymaya başlamışlardır.
* 1960-1980 yılları arasındaki süreçlerde, dünya ölçeğindeki ekonomik krizlere koşut olarak, dışa bağımlı ve tamamen hazır teknoloji ithaline ulaşabilmek için sadece planlar aşamasında kalan bilim ve teknoloji politikalarına üretmeye yönelik çabalar gösterilmiştir.
* 1980’den günümüze kadar gelinen süreçte ise, ülkenin dışa bağımlı ekonomi politikalarla, tamamen ABD ve gelişmiş ülkelerin güdümünde, yeni teknolojilerin üretiminden çok uzak, bilim ve teknoloji politikaları için yapılan ve hayata geçirilemeyen planlarla uyutma politikaları izlenerek hiçbir sonuca ulaşılamamıştır.
* Siyasi iktidarlar, son gelinen noktada gerçekte bilim üretimi üzerine kurulmuş olan üniversitelerimizin gelişimini bir bakıma engelleyerek, oluşturdukları yeni vakıf ve özel üniversitelerle, tamamen dışa bağımlı sermayenin ve IMF politikalarının güdümünde kendilerinin ve dış güçlerin hizmetinde kullanma çabaları içinde olmuşlar ve Türk Ulusu’nun gelişimi ve refahı için gerekli çabaları göstermemişlerdir.
* Yetişmiş insan gücü olarak, dış ülkelere gönderilmiş olan araştırmacılar ve öğretim üyelerinin çalışmalarını tamamlayarak geri dönmeleri, bilim ve teknoloji politikalarının oluşturulmasına katkıları beklenirken, bunların büyük bir çoğunluğu dış ülkelerden yapılan cazip teklifler ile dış güçlerin boyunduruğu altına girmişler ve bu durum da, dünyamızın Küreselleşme histerisi içinde bulunduğu kaotik dönem içinde ülkemize atılan büyük bir kazık olmuştur.
* Son noktada, ABD ve gelişmiş ekonomiye sahip batı ülkelerinin acımasızca ülkemizde oynadıkları ve hala oynamaya devam ettikleri oyunlarla, ülkemize özgü bilim ve teknoloji politikaları oluşturamaz durumda bir konuma gelinmiştir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder