resimlerim-43

SİN
Sefer ÖRÇEN (pastel,30x42 cm.,2003)
Posted by Picasa

resimlerim-42

VAN EDREMİTTEN PEYZAJ
Sefer ÖRÇEN (pastel,30x42 cm.,2003)
Posted by Picasa

kestane ağacı

Kestane ağacına verdim derin uykularımı
geceye batık gemilerde dizildi omuzlarıma ateş madalyaları,
Dolaştı günlüklerde oynak saman sarısı ayrılık mavisi,
Ayaz kışlarda garda ayak seslerine karışık
boğazı düğümleyen tren düdüklerinin vedası,
Derin uykularda tüten damlarla uzaklar
ömrün düşen parçası yılları kucaklayan
genç yaşımın anıları öylesine,
Yürek bitiren aşklarımı yaşadım kanayan, aklımı kestane ağacına verdim.

Sefer ÖRÇEN (Ocak,2008,VAN)

virüs

Hep sorarım nedenini çalışmayan aklın. Çoğu zaman olduğumuz yere çakılırız ve yaptığımız da kolay olanı zorlaştırmak olur. Hayretlere düşerim, niçin kendimizi sabitleriz olduğumuz yere hareket etmek bu kadar zor mu? Ancak o kadar kolaydır ki gereksiz şeyleri öğrenmek, bir bakarsınız filozof mertebesine geliveririz.Ama en zor olan şeyi yapmaya, kısacası düşünmeye çaba göstermeye doğru yola çıkabilsek. Bunun içinde en önemli eylem okumak olmalı doğal olarak, hiç olmazsa gazetelerden başlasak bu işe. Kendinizi biraz dinleyin, varsayın ki tek başınasınız televizyon, bilgisayar da yok, velhasıl görsellik nanay.Aklınıza o zaman gelir hiç olmazsa iki satırlık bir şey yok mu dertleşeceğim diye. Bir de en olumsuzu özgürlüklerinizin tamamen kısıtlandığını aklınıza getirin, ne kadar anlamlı olur yazılı birkaç satır.Aklıma iyi bir örnek geldi, mektuplar yaşamımızda ne kadar önemlidir, bizler için çok şey anlatırlar. Aklınıza gelsin basit deyişiyle düşünün, zamanın göstergesi saatin tik takları sesle hareketin birlikteliği basit ama, gözleyin bizim için ne kadar çok derin boyutu olanları ifade edecektir. Karşılaştığımız bir olay karşısında ya da durumun yaratığı komiklik, başımıza gelebilecek bir olay olmasına karşılık kendimizi tutamayız güleriz. Bu eylemimizin açınlamasını yapmaya kalkıştığımızda, yine akıl kutumuzda birçok algıladığımız nesneyi bir araya getirmaye çalışır ve sonuçta olayla ilgili diğer canlılarla olan diyaloglarımızda tepkiler de alabiliriz, bu tepkilerin kökenine indiğimizde, yaşam okulunda öğrendiklerimiz deneyip sınadıklarımız bizi kuşatır adeta. Bu arada birey olarak yaptıklarımızdan en önemlisi de birbirimizi dinlemektir, ama bunu da ne derece başarabilmekteyiz. Öncelikle kendimiz ön planda oluruz, hatta karşımız dakine de çok zor söz hakkı veririz, dahası konuşmalarımızı keseriz. Hadi bunu yapıyoruz, diğer bireylerin büyük bir bölümünde bu etkinlik te yok.
Aatalet almış yürümüş, miskinlikten kurtulma çabamız yok.Ülkemizde özellikle yaklaşık son 60 yıldır yaşanan raslantı mıdır nedir! onar yıllık periyodlarla belirlenmiş dönüm noktalarıyla oluşan kuşaklar (nesiller) ın bilimsel, kültürel, sosyal gelişimleri bakımından; düşünme yetilerinin ortadan kaldırılmaya çalışıldığı, okuma eyleminden uzaklaştırıldığı, başkalarının onlar için en iyisini düşüneceğini ve onların güdümünde yaşama alışkanlığının yerleştirilmeye çalışıldığı 60 yılda gittikçe ivme kazanan usumuzu kemiren bir virüs olarak aklımızı kemirmektedir.Basit bir açıklama getirirsek,düşünce ve görüş belirtmeye yönelik özellikle öğrenci kardeşlerimizde gördüğümüz, bir topluluğun söz konusu argüman karşısında davranışı (katılıp, katılmayanlar, kararsız olanlar ve büyük bir suskun çoğunlukla temsil edilen, hiçbirisi de değil öylece pasif bir tavır içinde olanlar) oldukça ilginçtir. Bu kemirgen virüs oldukça yayılmıştır ki, tüm yaşamımıza ipotek koymuştur, her yerde karşımıza çıkar, bunun diğer bir ifadesi bizim ülke insanlarımız olarak bir araya gelmemize engel olmasıdır, organize olamamızdır. Bu durum karşısında doğaldır ki ülkeler arası ilişkilerimizde ülkemizi ilgilendiren her türlü konuda çıkarlarımızı güçlü ve kararlı organize olmuş bir yapı oluşturamadığımız için savunamamaktayız.Gerçekte Türkiye Cumhuriyeti'nin 1923'te kuruluşuyla, tüm Kurtuluş Savaşını vermiş olduğu birlik, beraberlik, ulus bilinci mayasıyla oluşturtuğu topyekün organizyon sözünü ettiğimiz virüsü yok etmişti. Ama ne olduysa bu virus belkide değişik bir versiyonuyla inançlarımıza, dürüstlüğümüze, birliğimize ve beraberliğimize, özetli herşeyimize girdi.
Sabun köpüğü gibi uçmasın birlikte yaşadıklarımız, düşünelim en zor şeyi yapmaya çalışalım, düşüncemiz sadece bizim, ama paylaşacağımız olsun, başkaları bizim için düşünmesin.Sözünü ettiğimiz virüsü yok etmek için bir yerden başlamak zorundayız. Öncelikle genç kardeşlerimiz okuma alışkanlığınızı geliştirin, eğitimlerinizin her aşamasında öğretmenlerinizi gelişiminiz için zorlayın, onları daha çok çalıştırın, bu doğal olarak sizlere yansıyacaktır, kültürel, sosyal etkinliklerinizi arttırın. Görülecektir ki kendi düşüncenizi oluşturmaya başlayacaksınız, ülkülerinizi, projelerinizi ve yeni bir toplumu yaratmayı başaracaksınız. Haydi şimdi öğrenme, çalışma, düşünme zamanına.Yeni bir çağa merhaba!!
Sefer ÖRÇEN (Van, Ocak 2008)

TÜRKÜSU

Ruhi Su'nun anısına

sesinde Anadolu binli yılların
türkülerle yoğrulmuş aydın toprağı,
gerçeğinde dalgalanan insan kanı
çeliğine su verilmiş canlar,
sudan ucuz biten her yürekte
yeni bir çiçek açar güleç,
yiğit sevdaları duymaz taş gibi
deniz olur, dağ olur, söz olur,
kanat olur, kuş olur sonsuza
türkülerle dolu kervanlar,
güzel, doğru, öz olur
sevgiyle dolu yürekler,
çağa taşıyan söz, saz, sesin
aynasından türküler yansıdı evrene
insandan öte yaşamak için aşkı,
kağnılar ilerlerken ay ışığında
yürüdü dimdik türkülerle,
silkindi, şahlandı Anadolu
dile geldi bozkırlar, yaylalar, halılar, kilimler
dalgalandı türkü bayrakları,
dolaşıp memleketi hasretle
sonsuza sürecek bu yolculuk
el kapıları, ezgili yürekler, semahlarla.

Sefer ÖRÇEN, 2008 Ocak

resimlerim-41

DENİZ
Sefer ÖRÇEN (pastel,15x21 cm,2004)
Posted by Picasa

resimlerim-40

DÜŞLER KAPISI
Sefer ÖRÇEN (yağlı pastel,23x35cm,2004)
Posted by Picasa

sevdan yaşama inat

Dağlardan gelen
Sesini duyuyorum,
Rüzgara inat.

Kırdığım taşlarda
Arıyorum seni,
Taş kırıkları
Parçalıyor damarlarımı,
Akan kanıma
Soruyorum.

Yokluğun düğümleniyor
Boğazımda,
Kayboluyorum
Dipsiz vadilerde.

Usumu kemiriyor soluğun,
Sırılsıklam sevdan
Yankılanıyor
Şahin tepelerde,
Yalnızlığım diz boyu
Yaşama inat.


Sefer ÖRÇEN (Cennetin Doğusunda, s.21)