resimlerim-35

ANİMALİA
Sefer ÖRÇEN (yağlı pastel,22x30cm,2004)

cennetin doğusunda yaşama dair

Zamanın durduğu uyumlu sabahlarda
Usancını yaşadığım sabun köpüğü misali,
Yeni yüzlerde yaşanan yarışırcasına sağanakların gölgesinde
Bir araya gelen iki yakanın birleştirdiği giz örtü,
Siyahın armonisinde asaletli duruşu deler kurşun gibi
Sabahın karanlığında buzdan kulelerde yaşanmış ne varsa,
Tutsak şehrin rüzgarında ringlerin sonunda

Şeytan arabaları götürür mahkumiyetine binaen,
Uçsuz bucaksız sessizliği cennetin doğusunda

Uzayan yolların resmettiği bakışımlı haz edişler götürür ta uzaklara,
Sürüleri bezgin soluk yüzlü, doğal ayıklanmış, sıradan
Doğduğuna pişman umarsız göl insanlarını
Kar tünellerinde bir ikilem, zaman ve umut yolcuları

Raylarla yarışırcasına, sürüklenen ömür törpüsü bir öykü müebbeten,
Göl ya da göle dair paylaşımındaki hazzın

Olabildiğine lezzetidir anlattıkları yaşamın,
Keyfe keder bir direniş karşı duruş güneşe
Çay ve sempatidir keyfe keder
Cigaranın dumanı bulutların üstünde,
Bilimin marifetinde demir alma zamanıdır
Bir yanda açılan kapılardan hışımla gelen
Ataletin zarafeti ve çıkarın azamisi
Tinlerinde nakşedilmiş nurlu mahluklar,
Diğer yanda her şeyiyle insanlık için üreten
Yazdıkları bir cümle altı çizili
Talim terbiye ruhuyla aşka gelen
Güne bakan bir avuç insan,
Bir vakadır bedenlerindeki zevk-ü sefa, kemirgenlerin aşıdır
Beyinleri uçkuruna kilitli güç timsali kemirgenlerin
Avıdır cazibeli körpe fidanlar,
Saflıklarını yitirirler cennetin doğusunda
Geçtikleri yaş dönümüdür arkalarına dönüp bakmadan
Halbuki cennetin batısında her şey ne güzeldi duygu yüklü peronlarda,
Sen memleketinde söyler miydin? erkeklerin yetmediğini
Sınırda ay ışığında sevişmelerini,
Sen memleketinde yaşadın mı? güç timsali budalaların kapatmalığını,
Ekmeklerle birlikte sen de bozuldun
Geri dönüşümsüz görülmüştür damgalı,
Tarla, bahçe, süt ve bilgisayarla haşır neşir
Ele avuca sığmayan yığınların öyküsü,
Emeklerin tükendiği duruşu olmayan
Oyunun son perdesi, kamçılanan körpe bedenlerine
Kök suyu alamayan solgun çiçekler,
Zamanın durduğu uyumsuz akşamlarda
Utancını yaşadığımız, boyalı yeni yüzlerle yaşanan
Körpe bedenlerin gölgesinde.


Sefer ÖRÇEN(Cennetin Doğusunda, s.36-40).

resimlerim-35

GİZEMLİ KADIN
Sefer ÖRÇEN (yağlı pastel,22x30 cm,2005)Posted by Picasa

günün sözü

Henry Bergson’un değişim, gelişim ve ilerlemeyi açık bir şekilde ifade ettiği sözü;

“ Var olmak değişmektir, değişmek olgunlaşmak; olgunlaşmak kendini durmadan yaratmaktır. “

Henry Bergson
, Paris’te 1859’da doğdu. son çağın en önemli filozoflarındandır. Gençlik zamanlarında bile geniş bir hayal gücüne, kendine özgü düşüncelere sahipti. Pascal’la boy ölçüşecek bir matematikçi olacağını düşünüyordu. Eğitimini tamamladıktan sonra, Auvergne ilinde bir kasabada öğretmen oldu.Buraya geldiğinde şüpheciydi. İçindeki şair ve isyan ruhu nihayet kendini gösterdi. Laboratuar denemeleri, fizik formülleri, ateist aydınların gösterişli cümleleri onun tanrı anlayışında önemli dönüm noktalarını oluşturdu. Bergson, akıl yerine sezgiyi ön plâna çıkardı. Onun sezgiciliği zekâdan ve akıldan ayrı bir bilme gücü olarak sezgi ile doğrudan doğruya ve bütün halinde eşyayı ve özünü bilebileceğimizi ileri sürdü. Henry Bergson’un sakinliğin arayışı içinde geçen hayatı 1941 yılında son buldu.

eski zamanlarda

Eski zamanlarda yaşayan bir adam olacağım çağlar boyu uykusuz,
Seçeceğim giysiyi giyeceksin tuhaf desenli,
Teninde göz açlığı doğurtacak gecelerin dostluğunu,
Tütünsüz geçen zamanı kusacak can yakan illetin derin uykusu,
İnsan olacak uzaklarda yıkıcı, yakıcı ömrüne bereket,
Yükseklerde bir yerde yıkıldıkça yaşayacak
Kızmayacaksın sınırda bir yerde sen, ben, birde ona,
Ötekinin utancını yaşadığım sular bulanır dervişin aynasında
Geri dönülmez bir yere zaman taşır can kuşları,
Bir garip bilinmeze arzulu geleceği unutur bu günden
Geriye döner bir adam.eski zamanlarda yaşayan.

Sefer ÖRÇEN
(Kasım,2007)

resimlerim-34

KAMPÜSTE GÜNBATIMI
Sefer ÖRÇEN (yağlı pastel,30x45 cm,2004)
Posted by Picasa

kuş kanatlarında

Bezgin gülüşlerin
Kesiştiği izdüşümlerdi aşkımız,
Beklediğimiz saatlerde
Ellerinden kayardı yıldızlar,
Beklediğimiz saatlerde
Umutların gölgesinde
Kalırdı yalnızlığım,
Bilinmez akşamların
Ufuklarında belirirdi,
Sevgiye dair izlerin peşinde
Kuş kanatlarında
Alacakaranlıkta.


Sefer ÖRÇEN (Cennetin Doğusunda, s.15)

resimlerim-33

TROPİKANA

Sefer ÖRÇEN (akrilik,24x27 cm,2007)

resimlerim-32

İHTİYAR BALIKÇI
Sefer ÖRÇEN (yağlı pastel,30x40 cm,2004,Ali Rıza Çolakoğlu Koll.)

resimlerim-31

AHLAT
Sefer ÖRÇEN (yağlı pastel,30x40 cm,2004)

özlem

Haber sorulur uzaklardan
Aranır can aydınlığı
Direnir zaman yalnızlığa
Adaklar sunulur
Dost ateşine
Kara gecelerde,
Mutluluktur beklenen
Dönüşü olmayan yolda
Ellerimde büyür sensizlik
Vurgunudur bitmeyen sevdanın
Sönmeyen ateşi
Dellenir yüreklerde.


Sefer ÖRÇEN


(Ekim,2007)




akşam vitrinleri

Karınca kararınca
Delişir aynalı etekler
Akşam vitrinlerine uğrak,
Uçuk öykülerdir
Orta yerde kanayan
Aydınlığa kanat
İşlek gecelere kapalı çarşı,
Yenilere sancılı yediveren
Dağ deviren kötülüklere
Pembe düşlerle
Sokaklarda kıt kanaat,
Kül kedisi varoşlarda
Isınır hayaller
Ebruli öykülerde
Çocuklar apaydın
Can suyuna hasret,
Günbatımında nar kırmızı
Üşür zaman geleceğe
Kıvılcım gözlerde
Kırmızıdır sevdalar,
Kardelenler can çekişir
Karınca kararınca
Bahardır gelen
Akşam vitrinlerine uğrak.


Sefer ÖRÇEN
(Ekim,2007)