Doğa ve İnsan

İnsan insan olalıberi kavgaları, isyanları hiç eksik olmamıştır. Yeri gelmiş onun adına başkaları düşünmüş, aklı tatile çıkmış, aldatılmış ve sömürülmüş çağlar boyunca;

10 Kutsaliyet deyince ürperirim nedense. Hemen öbür dünyaya yolculuk başlayacakmış gibi gelir. Alır götürür bizleri geçmiş yıllara yaşamda olmayanları anarız bir bir, her zaman mistik bir havayı soluruz. Aynı zamanda aklımıza toprak gelir, dizeler dökülür “topraktan geldik toprağa gideceğiz”, kısası-enbiyada bu hep böyle kaydedilir. Bilinen gerçektir ki, daima akıl kutumuzda kutsaliyet kaydı böyle yapılmıştır. Evrenin ilahisi dolaşır gezegenlerde, galaksilerde; güneşimize gelince kuvvetlice hissederiz onu yeryüzünde. Bu ezgi yer yer türkü olur halkların dillerinde, yer yer de tükenişin çığlıkları çağlar boyu. Platon’un düşlerinde yer eder doğayı anlayabilmek için çırpınır günlerce ve yılların ötesinden de bize ulaşır ilk aydınlıklar.

11 Doğanın zenginliği, insan insan olalı bizlere sundukları, dillere destandır. Yerkürenin derinliklerinden gelerek püsküren, aşına aşına arzın merkezine doğru hazinelerini buluşumuzu bekleyen, cevherini tozunu toprağını bağışlayan her şeyimiz öz yurdumuz doğanın yüklü mirası. Onun yüklü mirasını kullana kullana bugünlere geldik, hala da kullanıyoruz. Derin uykumuzda sosyal yaşamımız, refahımız, mutluluğumuz düşer göz kapaklarımıza. Doğayı duyarız her nefes alışta her paylaşmada dolu dolu. Madalyonun diğer yanında zaman zaman açlığın nefreti de kendini gösterir, çağlar boyu hastalıklardan kırılan nesillerin belki de soysal yansımaları düşlerimizi parçalar, tedirgin oluruz. Açlık, cehalet ve kutsaliyetin birleşmesiyle daha da dayanılmaz bir hal alır. Doğanın yüklü mirası acımasızca tüketilir ne pahasına olursa olsun. Kervanın başında duran kötü tohum hasatı haşaratlar sürdürmek isterler imparatorluklarını köleleriyle birlikte ne yazık ki bu zamanda.

12 Mızrak uçlarında ışıldar ölümün gölgesi. Savaş naraları atar yüz binlerin ricatı, can cana diş dişe. Dolaşır öbür dünya cenneti teraneleri. Kendi elleriyle ürettikleri mızrak uçlarından tüm insanlığın kanı akar meydan muharebelerinde. Tanrılarına sundukları kutsaliyet belasına yakıp yıkılan her şey tanrılarının kurbanı insanlık suçudur. Bunun yanında odun ateşinde sözde günahkarların yakıldıkları yüz binler. Tarihte olduğu gibi kimin adına kim istediği için nedeni belli olmayan tanrı ile pazarlıkta becerikli yaratıklar sarar dört bir yanımızı.

13 Tanrılar çıldırdı yaratıklarının isyanına. Doğanın kucağında ateş, su, hava yoğurdu çatlayan toprağı, filizlendi yeni bir yaşam, kol, beden ve akıl gücüyle. Birlikte oluştu kendi geleceğini belirlemek. Gelecek, ateşin yol göstericiliğinde el ele tek yumruk oluşturulan yeni yaşam kürede doğa ile iç içe akıl evreninin ilahilerini söyler, asla ona meydan okumadan. Can suyuna ulaşıp, can buldu insanoğlu, Spartaküs’ün haykırışı yayıldı yer evrenine, can pazarında içildi kanı insanlığın. Yandı çağlar boyu, karanlığı aydınlatan meşaleler. Onur mücadelesi verdi, sorguladı kim ve ne içini, bilincine vardı her şeyi yapan yaratanın kendisi olduğuna, aklını kullanarak. Özgür kölelerin kutsal isyanı çıldırttı zulüm tanrılarını, ağıtları dolaştı ilahilerin yanan ateşinde, uzaklarında doğa evreninin.

Hiç yorum yok: