İnsan Düşüncesinde Yerküre (İlkçağlardan Rönesansa)-1

Hominidlerin insansı maymunlardan ayrılmalarına atfen yaklaşık 14 milyon yıl öncesinden başlamış olan serüven. İnsansı primat olarak 7 milyon yıla gelindiğinde: yaklaşık 2 milyon yıllık bir süreç sonunda 4-5. milyon yıllarda şempanzeler, hominidler ve goriller üçlemesiyle üç gruba ayrılmıştır. İlk hominidler olarak fosil kayıtları arasında Australophitechus afarensis yer almıştır. Hominidlerin gelişim sürecinin son türü olan Homo habilis (becerikli adam) toplulukları olarak geçirmiş oldukları evrim ile Homo sapiens’le kendi geçimlerini üretirken, kendi maddi yaşamlarını da üretmişlerdir.


Tarih boyunca çevre merkezli yaşamdan insan merkezli yaşama değişimin izlendiği süreçlerde “Söylence ve Masallar”; gerek insanın davranışında doğru yada yanlışı bulabilmesi, gerekse toplumsal dayanışmayı arttırması yönleriyle önemli olgular olmuştur. Masallar (mitler) daima Yerbilimcilerin ilgisini çekmiştir.
Yerküreye ilişkin düşünce tarihinin ilk adımları; Masal-Destan kültüründen bilim kültürüne geçiş döneminde atılmıştır.

Yer ile ilgili tarihsel öykülemede karşılaşılan sorular aşağıdaki gibi sıralanabilir;

*Yerküre nedir?
*Nasıl var olmuştur?
*Nelerden oluşmaktadır?
*Yaşı nedir?
*Bugünkü görünümü ilk haline benziyor muydu?
*Yer tarihinden söz edilebilir mi?
*Bu tarih bilgisine nasıl erişilebilir?
*Konusu yerküre olan bir bilim dalı nelerden söz edebilir?
*Evrenbilimin bir başka bir biçimimidir?
*Fiziğin alanına girer mi?
*Kimyanın alanına girer mi?
*Yerküreyi incelemek isteyen kişi neleri gözlemlemek zorundadır?
*Yerbilim çözümlemesi yada sentezi nasıl ortaya çıkar?
*Yerküre üstüne düşünme sürecinde bilimsel araçlar ve deney yapmanın rolü nedir?

Yerbilimin en temel sorunu, daima geçmişi anlamak konusunda çabalamak olmuştur denilebilir. Yer katmanları okunacak bir kitap gibi gözlenecek, incelenecek ve bir çeşit yorumlanacaktır. Kitabın kimi sayfaları doğal olarak eksik olabilecektir.

Yerbilimci gözüyle yerküreyi anlama çabası çağcıl dönemde üç ayaklı bir sorun olarak karşımıza çıkar; bunlar aşağıdaki gibi sıralanabilir.

1. Yerkürenin yapısı, davranış biçiminin göz önünde canlandırılması,
2. Bir biçimde tarihinin anlatılması,
3.Ortaya konulan tarih ve tasarıma insanların inandırılması.

Daha önceki dönemlerde, başlangıçtan bugüne insanlar yerkürenin değişim düşüncesini çoğu zaman benimsemiş durumda olmamışlardır. İnsanın Yeni Dünya’ya geçişi, ortaya koydukları Taş Çağı kültürleri, uzman avcılık ve toplayıcılık evreleri ve bu konularda uzmanlaşmaları kapsamında oluşturdukları düşünce biçimi, sihirsel düşünce ya da büyücülük (animistik düşünce) olmuştur.

Sihirsel Düşünce Biçimi

Sihir yada büyü, ilkel topluluğun avcılık ve topluluk evresindeki yaşam biçiminde ortaya çıkmış bir gelenektir. İlkel topluluktaki bu insanların maddesel ve tinsel kültür birikimleri; yaşamlarını etkileyen önemli nesneleri, olguları, olayları ve kişileri yeterice etkileyebilecek düzeyde bulunmadıkları için çareyi sihirde aramalarını getirmiştir. Sorunlara düşler dünyasında simgeleri kullanarak çare bulmak, kendilerini ve karşılarındakileri etkileyebilmek için çaba göstermek yoluna gidilmiştir. Av sihiri ve ürünlere ilişkin bolluk ve bereket törenlerinde; doğadan elde ettikleri bazı baldıran, sıçan otu, kenevir, haşhaş vb. bitkiler, toprak, taş parçaları, çeşitli sıvılar ile birlikte kullanılan simgeler, totemler ve de senaryoyu tamamlayan sözler, çıkarılan acayip doğaçtan seslerle yapılan ayin ve danslarla bütünleştirilerek büyüler yapılırdı. Sihirsel düşünce biçimi, avcı ve toplayıcı ilkel asalak yaşayış biçiminin temel düşüncesini oluşturmaktadır. İlkel asalak yaşamdaki kargaşa ve rastlantılara dayalı çerçeve; çağrışımcı, benzetmeci, sınıflandırıcı düşünce; benzerliklere dayalı sonuç çıkarma (analoji mantığı); insanların olmasını ya da olmamasını istedikleri durum psikolojisi içinde olmaları; özne ile nesne ve nesne ile simgenin karıştırılması; doğaya can yükleme; doğaya buyurma sihirsel düşünce biçiminin temel özelliklerini oluşturmaktadır.


Posted by Picasa

Hiç yorum yok: