Paleontoloji Defterleri-3

Fosil ve Fosilleşme

Jeolojik zamanlarda yaşamış olan canlıların tortul ya da çökel (sedimanter) kayaçlar içindeki taşlaşmış kalıntılarına ve bırakmış oldukları her türlü kalıp ve izlere " Fosil " adı verilmektedir. Bir kalıntının fosil olabilmesi koşulu, genel olarak son buzul devrinden evvel yaşamış bir canlıya ait olabilmesidir. Son buzul devrinden günümüze kadar yaşamış canlılara Güncel (Aktüel yada Recent) canlılar denilmektedir. İnsanlar en az 30 000 yıldır fosilleri bilmekteydiler. Buzul Çağı insanları fosilleri süs taşı olarak kullanmışlar (kolye, bilezik vb.). Fosillerin insanlar tarafından ilk algılanışlarında büyülü ve koruyucu oldukları düşüncesi egemendi. 17. yüzyıldaki inanışa göre fosiller, canlıların Dünya’nın kendi yaratıcı gücü (vis plastica) (Latince) tarafından gerçekleştirilmeye çalışılan kopyalarıydı.

Canlı organizmalar öldükten sonra deniz ve göl gibi ortamların diplerine düşerler ve çökellere gömülürler, bu durumda organizma kavkılarının (hayvanın içinde yaşadığı kabuktan yuva) içleri killi, kumlu ve kalkerli çamurlar ile doldurulmuş hale gelir. Taşlaşma halinde yada daha sonra sedimanlar içine giren CO2 'li sular kalkerli ve aragonitli kavkıları kolaylıkla eritirler ,bu durumda fosillerin kendi şekillerine uygun boşluklar oluşur, bu yapılara " Fosil kalıbı" denir. Fosil kalıpları iç dolgulara ait ise "İç kalıp" adını alır. İç kalıpların en iyi örneklerine kalkerli çökellerdeki mollüsklerde ve kumtaşı, killi şist, kuvarsitler içinde brakiyopodlarda rastlanılmaktadır. Bazı durumlarda kavkı aşınıp gider, sadece kavkının izlerinin korunduğu dış kalıp dolgusu kalır, bu dolgu bir bakıma canlının morfolojisi hakkında bilgi edinilmesini sağlamaktadır (Şekil-1.2, 1-3, 1-4,). Fosillere ilişkin çeşitli örnekler Şekil-l.5, 1.6, 1.7, 1.8, 1.9'da verilmiştir.

Hayvan organizmalarında kavkı bileşimi genel olarak CaCO3 (karbonat-kalsit, aragonit) veya silislidir, nadiren de sülfat, magnezyum ve stronsiyumlu olabilmektedir. Örnek olarak; ekinidlerde primer kalsit, bazı mercan, sefalopod ve alglerde sekonder kalsit yapılıdırlar. Graptolitler ve artropodalarda ise kavkı kitinden oluşmuştur (SAYAR, l990).
Canlılara ait kalıntıların bir kısmının yada tamamının belli koşullar altında korunması, taşlaşıp fosil haline gelmesi olayına "Fosilleşme" denilmektedir. Canlılar öldükten sonra genellikle yumuşak kısımları çürüyerek kısa sürede ortadan kalkarken, kemik,diş, tırnak ve kabuk gibi kısımları ise uygun ortamda fosilleşirler (DİZER, 1983).

Fosilleşmede organik kalıntıların korunabilmesi için iki ana etken önemlidir:

1. Organizmaların koruyucu bir ortamda çabuk gömülmeleri,
2. Organizmaların gömüldükleri ortamda fosilleşebilecek kavkı ve iskelet gibi sert kısımlar içermeleri.
Organizmalar öldükten sonra koruyucu bir ortamda çabuk gömülmezse, dış etkenlere bağlı olarak çürür, parçalanır ve özelliğini kaybeder. Bu yönden koruyucu bir ortam fosilleşme için gereklidir.

Fosilleşme prosesleri sırasıyla;yaşam, ölüm, öldükten sonra gömülmeden önce ve gömülmeden sonra olmak üzere dört evrede değerlendirilmektedir (Şekil 1.16)

Bu dört evre ayrı ayrı ele alındığında;

a.Organizma yaşamı esnasında doğal yaşamını sürdürmektedir, diğer organizmalar ve yaşadığı ortam ile bire bir ilişki halindedir,

b. Saldırı, hastalık, doğal nedenler ve ortam değişimleri nedeniyle organizmanın yaşamının sona erer (ölüm),

c. Ölüm sonrası gömülme olmadan doğada bulunan organizma (kadavra, ölüt, ceset) çürür, yumuşak kısmı leş yiyiciler tarafından parçalanır, daha sonra rüzgar ve su yardımıyla kalan parçaları taşınarak yeniden depolanmaktadır,
d. Organizmaların © deki süreci geçirip ya da geçirmeden sonra, bir çökel tarafından (kum, kil, çamur, kireç vb.) örtülerek ve gömülerek, fosilleşme prosesleri yardımıyla taşlaşarak sert kısımları korunarak fosil haline gelmektedir.

Bir organizma öldükten sonra, gömülme oranı ve korunma potansiyeli arasındaki ilişki değerlendirildiğinde, genel olarak ölen organizmanın çabuk ve iyi gömülmüş durumda olması çok iyi korunma şansına sahip olmasını sağlamaktadır (Şekil 1.17) (DOYLE, 2000))

Fosilleşme (Tafonomi) nin fiziksel etkenlerinin işlevleri kapsamında Şekil 1.18’de görüldüğü gibi, öldükten sonra ve de gömülmeden önce bir lamellibranşın (pelesipod, bivalv) kapaklarının açılarak, yer yer dış etkenlerle (rüzgar, su, vb.) taşınarak parçalanması, daha sonra bu parçaların çökeller içine karışması ve çökelle örtülme sonucu normal koşullarda sadece sert kısımları, özel koşullarda da sert yada yumuşak kısımları fosilleşmektedir.


42
3
Şekil 1.2. Ordovisiyen yaşlı bir Trilobit fosili türü: Ogmasaphus praetextus, Doğu Almanya. Ostseeinsel Ruger bölgesi. Fosil örneği Berlin, Humbold Üniv. Doğa müzesinde bulunmaktadır. (PROBST, 1999)
Şekil 1.3. Silüriyen yaşlı Ortoceren kalk biriminde bulunan Cardiola cornucopiae Pelesipod fosili türü. Fosilin orjinali Wurburg Univ. Paleontoloji Enstitüsü’ndedir (PROBST, 1999).

Şekil 1.4. Ohio Cincinnati yakınlarında Ordovisiyen yaşlı Richmond Grubu Çökellerinde tanımlanan Isotelus brachycephalus Trilobit türü fosili (Ward’s Natural Science Establishment’ten) (LEVIN, 1988).
Posted by Picasa

Hiç yorum yok: